ÇEVRE
Efes
İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri’ne kadar inmektedir. Bir zamanlar liman kenti olan, ancak Menderes nehrinin taşıdığı alüvyonlarla denizden uzaklaşan ve Selçuk-Kuşadası yolunun başında bulunan Efes'e anayoldan bir kilometre içeri girerek ulaşılıyor. Kentin bir başka giriş kapısı ise Meryem Ana'ya çıkan yol üzerinde bulunuyor. Efes Antik Kenti'nde geziye kapalı olan liman caddesi dışında, kentik büyük bir bölümü gezilebiliyor. Kuruluşunda bir Yunan şehri olan Efes, daha sonra Lidya, Pers gibi kavimlerin istilalarına uğrayarak uzun süre Roma kenti olmuş ve dönemini Bizans şehri olarak kapatmış. Bugün görülen eserler arasında Roma dönemine ait olanlar oldukça fazla. Gezginlerin en çok ilgi gösterdikleri eserlerin başında; Efes valilerinden Tiberius Jullus Celcius'un anısına oğlu tarafından anıt mezar olarak yaptırılan Celcius Kütüphanesi geliyor. Günümüzde bir çok konser, gösteri ve sanatsal faaliyetlere sahne olan büyük tiyatro, Yunanlılar döneminde (M.Ö 5. yy) yapılıp, dekorasyonu Roma döneminde tamamlanmış. Tiyatro mükemmel akustik ses düzenine sahip ve 24 bin kişi kapasiteli. Turistlerin büyük ilgi gösterdiği ve fotoğraflarını çekmeye doyamadıkları Efes'in Selçuk kapısı, son yıllarda sayıları ile dükkanlardan oluşan bir çarşı görünümünde. İlgi gören gezi yerlerinden biri de, Saint Jean Kilisesi. Kilise kalıntıları, sütunlar, kemerli kapılar, taban mozaiklerinin çokça görüldüğü ören yerinin eteğinde, leyleklerin yuva yaptığı Artemis Tapınağı ise bir başka gezi alanı. Görülmesi gereken yerler;
- Artemis Tapınağı
- Celsus Kütüphanesi
- Hadrian Tapınağı
- August Kapısı
- Sait Jean Bazilikası
- Yedi Uyurlar (Ashab-ı Kehf)
Meryemana
Hristiyanlarca "Panaya Kapulu" olarak da bilinen Meryemana Evi’nin M.S.4. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır. Hz. İsa çarmıha gerilmeden kısa bir süre önce, annesini arkadaşı ve havarisi olan St. Jean'a teslim etmiştir. Havari Jean da İsa’nın göğe yükseişinden (Ascension) 4 ya da 6 yıl sonra, Kudüs'te bırakmayı sakıncalı bulduğu Hz. Meryem'le birlikte Efes'e gelerek hristiyanlık dinini yaymak gibi kutsal bir görevi üstlenmiştir. Hz. Meryem'i kent halkından saklayarak Bülbül Dağı'ndaki bir evde gizlemiştir. Hz, Meryem’in ömrünün son günlerini, Vatikan tarafından da kutsal ilân edilen Meryem Ana Evi’nde geçirdiğine inanılmaktadır. Son olarak 1951 yılında onarılan Meryem Ana Evi müslümanlarca da kutsal sayılır ve ziyaret edilir; hastalara şifa aranır; adaklar adanır. Çünkü Kuran-ı Kerim, Meryem suresi ile Meryem Ana’yı kutsanacak bir şekilde dile getirmiştir. Efes yöresinin tarihî önemine dinî ve mistik bir boyut katan Meryem Ana Evi günümüzde semavî dinlerin dostluk ummanında buluşması yolunda önemli bir kavşaktır.
Selçuk
Ülkemize gelen turistlerin büyük bir bölümünün görmeden geçmedikleri, gerçek bir tarih hazinesi Selçuk. Efes Antik Kenti, Efes Müzesi, Saint Jean Kilisesi, Artemis Tapınağı, İsabey Camii, Selçuk Kalesi, Meryem Ana ve Yedi Uyurlar gibi tarihi güzellikler, İzmir'in bu şirin ilçesini gerçek bir turistik merkez konumuna getiriyor. Çeşitli halı ve kilimlerin satıldığı, sokak, cafe ve restoranlarının sıralandığı renkli çarşıda dolaşabilir, 1860 yılında İngilizler tarafından inşa edilen Selçuk Tren İstasyon'undaki çay bahçesinde çayınızı yudumlayabilir, cumartesi günleri kurulan semt pazarından yöresel yiyecekler alıp alışveriş yapabilirsiniz. Selçuk'un kurutulmuş incirininde yakınlarıza hoş bir armağan olacağını unutmayın. Selçuk, Çöp Şiş'in anavatanıdır. İlk çöpşiş 1900 lü yıllarda İzmir-Selçuk-Aydın hattında çalışan karatrenlerde satılmaya başlandığı anlatılır. Bilinen en eski çöpşiş ustası 1930-1940'lı yıllardan İzzet Usta'dır. Bu lezzeti anayolun kenarındaki İzzet Usta’nın oğlu Yaşar ve onun oğlu İzzet usta’dan tatmayı ihmal etmeyin. Mekanın ismi “Yaşarın Yeri”. Küçük bir mekan , ama lezzet 10 numara..
Şirince
Bir zamanlar 40 ailelik bir aşiret tarafından kurulan bugünkü Şirince'nin ilk adı "Kırkınca", ikinci adı ise "Çirkince" imiş. Böylesi güzel ve şirin bir köye bu adı yakıştıramayan dönemin İzmir Valisi Kazım Divrik Paşa, köyü ziyareti sırasında bugün de anılan "Şirince" adını koymuş. Tarih kitaplarına göre İsa'dan önce 5. yüzyıla kadar uzanan ünlü Ortodoks köyünden, günümüze gelen iki kilise bulunuyor Şirince'de. Selçuk müzesi önderliğinde, Amerikan Enstitüsü yardımlarıyla Aziz Yohannes Kilisesi restore edilip ziyarete açılmış. İkinci kilise ise kaderine bırakılmış olan ahşap ağırlıklı, kireç-saman karışımı sıvaları ve boyaları dökük yapı; hava koşulları ve özellikle yağışlar nedeniyle harap olmuş, ahşap tonozlu kilise. Köyün giriş kısmında sağ taraftaki tepede yer alan kilise, kitabesi olmadığı için eski adı bilinmiyor. Tonozlu ahşap çatıyı taşıyan yan duvarlar kalın ve sekiz pencereli. Pencerelerin her birinin üzerindeki panolarda 12 havarinin resimleri bulunurken, günümüzde sadece Andreas ve Markos'un adları ve resimleri kalabilmiş. Kilise tabanı mermer ve taş döşeli olup, bazı parçaların Selçuk'ta ki İsabey Camii ve St.Jean Bazilikasından getirildiği sanılıyor. Adını, Yunanlı yazar Dido Satiriou'nun "Benden selam söyleyin Anadolu'ya" adlı romanının geçtiği mekan olarak da duyuran Şirince, bir açık hava müzesi görünümüyle ziyaretçi akınına uğruyor. Ege'nin incisi Selçuk ilçesine bağlı Şirince, mimari dokusu el işleri, şarap ve çöp kebabı ile hem göze hemde damağa hitap ediyor.
Claros
Günümüzde Ahmetbeyli yakınlarında yer alan Claros’un kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda Kolophon kenti tarafından tanrı Apollon adına tapınak alanı olarak inşa edildiği sanılmaktadır. Bu nedenle Claros her zaman Kolophon'a bağlı olarak gelişmiştir.Bir kehanet merkezi olarak Claros, Delfi ve Didim’deki Apollon kehanet merkezlerinden sonra üçüncü önem sırasındadır. Ören yerinde yapılan kazılarda İon, Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar bulunmuştur. Tapınak yakınlarındaki bir kutsal mağara burada bir dönem Kybele kültünün de yaygın olduğu fikrini doğurmaktadır.Homeros destanlarında da anılan Claros Apollon Mabedi, 1907 yılında Theodore Makridy tarafından bulunmuştur. Ören yerindeki ilk bilimsel kazılar, 1950-1960 yılları arasında tanınmış Fransız arkeolog Louis Robert tarafından yapılmıştır. Bu kazıları, 1988’de Fransız profesör Juliette de la Genière başkanlığında yürütülen diğer araştırmalar izlemiştir. Bu çalışmalar sırasında mabedin temelleri gün ışığına çıkarılmıştır. Kazı çalışmaları süren ören yeri ziyarete açıktır.
Özdere
Batısında Selçuk İlçesi, doğusunda Gümüldür Beldesi, kuzeyinde bağlı bulunduğu Menderes ilçesi ile komşudur. Beldenin kuzeyi dik ve yüksek dağlar ve ormanlarla kaplı olup bu ormanlar beldenin içine kadar girmekte, koylarında deniz mavisi ile birleşmektedir. Özdere dört mahalleden oluşmaktadır. Hala etnik yapısını koruyan, Özdere'nin orijini eski Kesre Köyü, şimdiki adıyla Cumhuriyet Mahallesi, Belde’nin ortasında yer alan Çukuraltı Mahallesi, Gümüldür Beldesi’ne komşu olan Orta Mahalle ve Selçuk İlçesine komşu olan ve çok yakın bir süre önce belediye mücavir alanına eklenen Ahmetbeyli Mahallesi. Özdere sınırları içindeki koylar ve sahil şeridinin uzunluğu 40 km’dir. Sahilin kıyıya paralel gitmemesi, girintili çıkıntılı bir çok koy oluşturması, sahil şeridinin ve kumun çok kaliteli olması, deniz suyunun temizliği turistlerin ve tur operatörlerinin de dikkatini çektiğinden körfezin karşı kıyısında bulunan Kuşadası'na gelen yerli ve yabancı turistlerin büyük bir bölümünün günlük yat turları ile Özdere sahillerine gelmesine ve burada denize girmesine sebep olmaktadır. Günbatımından itibaren, Özdere sahilinde kordon boyunda , keyifli yürüyüşler yapabilir, çeşitli cafe ve çay bahçelerinde oturup denize karşı bir şeyler içebilirsiniz.
Teos-Sığacık
İzmir'in Seferihisar ilçesine bağlı sahil semti Sığacık, ailece gidebileceğiniz huzurlu ve sakin bir tatil yöresi. İzmir'e yakınlığı, ulaşım kolaylığı, tarihi kalesi, şirin marinası, tertemiz denizi, lezzetli deniz ürünleriyle Sığacık, gelmeye değer özellikler taşıyor. Üzüm, satsuma, mandalina, zeytin gibi ürünlerin yanısıra son yıllarda turizmde gelişme göstermeye başlayınca bölgedeki pansiyonlara ilave birçok yeni konaklama tesisleri yapılmış. Sığacıkta kale surları içinde eski Sığacık evleri yer alıyor. Birçoğu günümüze korunarak gelmiş. Kaleiçi evleri arasında yapacağınız yürüyüş sonrası Cenevizlilerden kalma kalenin burçlarına çıkıp yat limanını ve çevreyi seyredebilirsiniz. Koyun kıyısı deniz ürünleri üzerine çalışan restaurantlarla dolu. Denizden dönen balıkçıların ağlarını temizlemelerini seyrederek yemek yiyenlere günün her saatinde rastlanıyor. Yabancı teknelerin konakladığı marina çevresi, yürüyüşü sevenlere imkan tanıyor. Koyu çevreleyen asfalt yola devam ederseniz, işte tüm Sığacığı seyredebileceğiniz tepeye ulaşıyorsunuz. Rampanın batıya bakan inişinde kumu ile ünlü plajı Akkum bulunuyor. Sığacık, sığınak olarak kullanıldığı için bu ismi almış. Kale içine kurulu köy zamanında 12 İyon kentinden biri Ekmeksiz plaj yolu üzerindeki TEOS ören yerine kısa sürede ulaşabilirsiniz. İyon uygarlığına bir ara başkentlik yapan antik kent sanat merkezi durumunda işlev görmüş, hatta Efes kentiyle yarışmış.
İzmir
Türkiye'nin İstanbul ve Ankara'dan sonra 3. büyük metropolü olan fuarlar merkezi İzmir, ticaret ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir. Kültürel - coğrafi nitelikleri ve yaşam düzeyi ele alındığında, Türkiye'nin en gelişmiş kentidir. İzmir, uzun ve dar bir körfezin etrafında inci gibi sıralanmış semtlerden oluşmaktadır. Mithatpaşa, Karataş, Konak, Pasaport, Alsancak, Bayraklı, Karşıyaka, Bostanlı her zaman canlı ve enerji doludur. Ilıman bir iklime sahip olan şehir, yazın da denizden gelen taze bir serinlik, meşhur imbatı, güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye,hurma ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı, Türkiye’nin en büyük limanlarından biridir. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, Uluslararası Sanat Festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önemli bir yer tutar. Alsancak’ta bulunan çeşitli kafelerde oturabilir, çeşitli butiklerden alış-veriş yapabilirsiniz. Tarihi Kemeraltı Çarşısı tatil hediyeleri için iyi bir alternatif. Pasaport’tan Limana kadar uzanan Kordon boyunu ziyaret etmeden, yazın esen imbata karşı keyifli bir şeyler içmeden sakın İzmir’den ayrılmayın. Görülmesi gereken yerler;
- Tarihi Kemeraltı Çarşısı
- Saat Kulesi
- Asansör
- Agora
- Kordon Boyu
- Atatürk Müzesi